Bones - Champion
- kaanakmansss
- 5 Şub 2024
- 4 dakikada okunur
Şampiyona şeker geliyor, geliyor.

Bones’u gerçekten çok seviyorum.
Direkt böyle başlamak istedim bu yazıya çünkü bu adamın benim için hep ayrı bir yeri vardı. Tek çocuk olarak büyümek zaten kendi içinde hem muhteşem hem absürt bir şey, 2016 yılında tanıştım kendisiyle, o sıralar üniversitemin 2. ve bereketli yıllarından bir tanesiydi, sanırım o berekette bir yıl daha geçirmedim. Radyo yayıncılığı yapıyordum o dönem, kendimi yeni janralar tanımaya ve bu yeni janraları radyo aracılığıyla dinleyicilere yaymaya çalışıyordum- ki malesef bu bir üniversite radyosu olduğu için reytingimiz genelde 20-50 arası değişiyordu. Şu an internetteki “görüntülenme” gibi bir şey değil neyse ki, gerçekten 20-50 kişi sizi dinliyordu o an. Tek başıma yaptığım bu yayın sürecinde az da olsa dinleyicim olmasından haz alıyordum, takdir edersiniz ki öyle olmaması çok zor. Bir avuç insandan fazlasından bahsediyorum tabii ki. En sevdiğim yayınlar da havanın en kötü olduğu yayınlar olurdu ama konumuz bu değil.

Bones, aslında şöyle 2015 gibi Underground Rap ile dünyamıza girmiş bir karakterdi.
O zamanı neredeyse esir alan bir sanat tarzı kullanıyordu: İnternet kültürü referansları ve VHS kaset efektleri. Tüm klipleri VHS ile çekiliyordu, hepsi biraz ürkütücü biraz nostaljik görünüyordu, sesi de kalın ve pusluydu, bir seri katil havası vardı. Ama kendiyle çok iyi dalga geçebilen de bir adam (bilmeyen gidip Shampoo klibini izlesin hemen!) olduğu için bu havalarını çok ciddiye almıyordum. Bones, Xavier Wulf, Chris Travis ve Eddy Baker o dönem SESHOLLOWATERBOYZ’u kurmuşlardı çoktan, Underground Rap camiasında çok büyük dalgalanmalar yaratıyorlardı, Cloud Rap dediğimiz bambaşka bir tarz oluşturmuşlardı.

Bones tabii gerek karizmasıyla gerek kültürel referanslarıyla dinleyicilerin aklında çok kolay yer etmiş bir karakter haline geldi. Sadece Rap yapmadı, aslında bir kültür de sattı. 2000’lerin Midwest Emo kültürünü çok güzel sahiplendi. Yaptığı her iş beni hem havalı hem de sanki 2000lerin başında 16 yaşındaymışım gibi hissetti. Sanki odamda Avril Lavigne posterleri var, hala CD çalar kullanıyorum. Bir 2000ler çocuğu olarak bunlar ruhumu çok okşayan şeyler. Gerçekten en dramatik dönemlerimde de en keyifli dönemlerimde de hayatımın Soundtrack’ini oluşturmayı becerdi kendisi, ayrıca arkadaşlarıma en çok tavsiye ettiğim isimlerden biri de oldu ve en azından Türkiye’de yayılımına katkı sağladığımı düşünüyorum. Belki o bilmiyordur ama öğrense sevinir diye düşünüyorum. Keşke karşı komşum olsaydı Bones. Evli bu arada, bir ya da iki çocuğu ve harika bir eşi var. Karşı komşum olsa kahvaltı ederdik beraber.

Neyse, gelelim Champion’a. Şunu belirtmekte fayda var, 2016’dan bu yana çok ciddi bir ivmelenme
yaşadı Bones kariyerinde, tam anlamıyla ilk kez zengin oldu ama asla kendini bozan bir karakter olmadı. Sanki hala 20li yaşlarındaki o Bones var ama elbette gerek babalık gerek başarı onu daha olgun bir noktaya taşımış olmalı ki akustik Emo işlerini paylaştığı Surrenderdorothy mahlasını bir kenara koyup direkt Bones mahlasıyla bu işi paylaşmış. Surrenderdorothy de harika bir girişim, onun da bir albümünü mutlaka yazının sonunda paylaşacağım biraz ama Bones ismiyle bu akustik EP’i paylaşmış olması bana ilginç ve olgun geliyor. Bu albüm aslen bir Surrenderdorothy albümü gibi yine de ve oldukça kısa, birazdan açıklayacağım her şeyi.
Buyrun.
Albümün Okuması

Enough! You’re pain in my ass with your bad hair but I like you a lot! Diye başlıyor albümümüz. Oldukça nostaljik bir başlangıç yapıyoruz, bu referans Home for the Holiday filminden geliyor. Parça ve geri kalan tüm parçalar Midwest Emo diyebileceğimiz janra etrafında şekilleniyor. Cıngıl cıngıl akustik gitar, arkaplanda nostaljik bir ambiyans… “Bana sorduğun şeyleri yeniden sormana gerek yok, cevaplarım aynı, en azından şimdilik keyfim yerinde” bu parçanın özeti olabilir. Bu hissi bilir misiniz? Bence bilirsiniz.
Nostaljinin volüm butonunu sonuna dek açıyor ve WishICouldHaveHelpedYou ile karşılaşıyoruz. Burada Bones klasik bir Midwest Emo parçasında olduğu gibi semtindeki arkadaşlarından bahsediyor. Onların yaşam tarzını anlatırken bize ufak bir resim de çiziyor. Düşük-orta gelirli aileler, ne yaptığını bilmeyen ergen çocuklar, Amerikan orta-batısının depresif halleri… Semtçi olanlar daha iyi anlayacaktır bu hissi, ben pek semtçi değilim. Yine de: I've got a friend that goes to college
I don't know why he does
I've got a friend that shoots up heroin
He's in the snow, trying to get a couple dollars to catch the bus
All of the webs we weave, all the faces I'll never see again
NumberOneFan ile tam bir Emo aşk şarkısı dinliyoruz. “Ne olursa olsun senin bir numaralı hayranınım” temalı karşılıksız ve beklentisiz bir aşk şarkısı.
IBelieveYou,ButMyGlock19Dont ile Underground Rap ile Emo Bones birleşiyor, hatta parçanın başlangıcında yine bir Underground Rap ilahı SpaceGhostPurrp’ün bir cümlesiyle karşılaşıyoruz: BONES, you've been emo for like ten years, n**ga, you still sad? Oldukça komik bir cümle şüphesiz. Buradaki kelime oyunları beni mest etti, parçayı da biraz Post Malone parçalarına benzettim sebepsiz: I was 21 with a Glock 19 / You were 28 at the time / Now I'm 29 like a New Yorkie.
Time will change / With every lie you make / To yourself / Why would I do that the same? DUYGULARIM DARMADAĞIN. Trampoline ile devam ediyoruz. Burada da aynı şekilde Emo-romantik bir parça dinliyoruz ama sözler öylesine güzel ki… Sakin bir gitar arpejiyle yine semtte bir gezintiye çıkıyoruz, anılar arasında darmadağın oluyoruz.

DefendingYourLife bana biraz parodi bir parça gibi geliyor açıkçası. Bir bakıma Green Day-vari bir parça bu. Biraz punk ama elbette yine özlem dolu. Gitarda bile o romantik ergen öfkesini hissedebilirsiniz. THIS I KNOW! diye haykırışları zaten… çok komik. Yine bir film referansı var parçanın sonunda, o da Defending Your Life filminden: “Let's stay here, I'd nеver leave. But I'vе been defending myself so hard these last few days.”
10ThingsIHateAboutYou ile yine bir film referansıyla karşı karşıyayız ama bu bir interlude aslında, bir parça diyemeyiz. Yine de Midwest Emo parçaların en iyi bilinen özelliği parçaların başında bir film referansı, bir replik vb. olmasıdır. Bu albümde seçilen filmlerin her birinin o zaman Blockbuster’dan kiralanabilecek türden klişe filmler olması içimi mışıl mışıl etti ne yalan söyleyeyim.
Yine çok Post Malone bir şarkıyla albümü kapatıyoruz: Brighton. Bones’un kendi sesiyle şarkı söylemesine bayılıyor olsam da ironik bir şekilde ince ince şarkı söylemesine çok katlanamadığım oluyor. Malesef bu şarkı onlardan biri ama şarkı gerçekten zamanında bir Nickelback parçası kadar meşhur olabilirmiş. Tabii atmosfere kapılmayalım, bu parça tabii ki 2006’dan değil.
Evet… Enfes bir Surren- öhöm. Bones albümünü geride bıraktık. 2023 gibi oldukça zorlu bir seneyi böyle tatlı kapatıp 2024’ün ilk Bones albümü olma ünvanını taşımayı hak edecek tarzdan, masum, hızlıca sindirilebilir bir albüm. 15-20 dakikanızı ayırıyorsunuz, 2000’lere gidiyorsunuz, belki okuldan sonra eve gelip evde yemek kokuları eşliğinde katot tüplü bilgisayarınızla Crazy Taxi oynuyorsunuz. İlerleyen saatlerde biraz American Football dinleyip ağlayacaksınız belki ya da eve postayla yeni yollanmış gençlik derginizi okuyacaksınız.
Gerçekten o zamanları çok özledim. İyi ki varsın Bones.
#SESH till I rest.
Bunlara bayıldım: HomeForTheHolidays, WishICouldHaveHelpedYou, IBelieveYou,ButMyGlock19Dont, Trampoline, 10ThingsIHateAboutYou
Şunları pek sevemedim: DefendingYourLife, Brighton
Nihai skorum: 8.5/10




Yorumlar